Perşembe, Ocak 22, 2009

Toplanın, mutluluğun sırrını veriyorum !



Bir kere şu ortaya çıktı: Para, mutluluk getirmiyor
kardeşim! Modern dünya, sadece 'daha zenginlerin',
'daha az zenginlerden' biraz daha mesut olduğunu,
bu saadetin de 'üstünlük' hissinden
kaynaklandığını ve uzun sürmediğini keşfetti!

Psikologlar 'mutluluk' konusuna takmış
durumdalar. Temel ihtiyaçları karşılandığı sürece,
daha fazla para ekstra bir mutluluk getirmiyor.

Peki kim, niye mutlu oluyor ? Time dergisinin son sayısı,birçok bilim adamının bu konuda yaptığı
araştırmalardan çıkan ilginç sonuçları konu alıyor.

Mutluluk, bizim sandığımız etkenlerden çoğuyla hiç
bağlantılı değil!
Para ? Hiç alakası yok!
Eğitim ? Hiç etkisi yok!
Zekâ ? Aynı şekilde!
Gençlik ? Bilakis! Yaşlıların hayattan gençlere göre
daha çok zevk aldıkları ve depresyona daha az meyilli
oldukları kanıtlanmış!
Evlilik ? Araştırmalara göre, evli insanlar bekârlara
göre biraz daha mutlu olsa da, bunun sebebi zaten mutlu
olmaya meyilli insanların evlilikleri daha kolay
yürütmesiyle ilgili olabilir!
Güneşli havalar ? Hayır! Amerika'nın bol yağmurlu
bölgelerinde yaşayanların Kaliforniyalılara göre daha
depresif olmadığı kanıtlanmış!

O zaman insanları mutlu eden ne?
Bulgulara göre dini inanç insanların mutluluğunu
artıran önemli bir etkenmiş.
İnanan insanlar zorluklara karşı daha kolay göğüs
geriyor ve daha iyimser oluyorlarmış.


Arkadaşlar, mutsuzluğa karşı müthiş bir ilaçmış!
Ahbapları, dostları, aileleri ve çevreleriyle daha
yakın ve sık ilişki kuran insanlar karamsarlıktan uzak
kalmak için en etkili formülü bulmuşlar.



Beatles - Across The Universe - Strawberry Fields Forever

Dostlar Mutluluğa Birebir
Bu arada, mutlu olmak için bir grup psikoloğun
kullandığı 'gün inşa etme' metodundan bahsetmek
lazım.Denekler bir gün önce dakika dakika ne yaptıklarını
hatırlayıp, bu aktivitenin onların açısından mutluluk
düzeyini birden yediye kadar işaretliyorlar.
Bu test 900 kişide uygulanıyor.
Sonuçlar ilginç...
En çok mutluluk veren aktiviteler, arkadaşlarla
sosyalleşme, evde yatıp gevşeme, dua etme ve yemek
yeme... Bunları spor yapma ve televizyon seyretme takip
ediyor.
Tuhaf ama 'çocuklarla ilgilenmek' listenin en
altlarında, ev işinin bir sıra üstünde yer alıyor!
Çoğu insanın hayatında mutluluğunun kaynağı olarak
gördüğü çocukların, günlük hayatın mutsuzluk
sebeplerinden biri olması ilginç!
Demek ki, mutlu ettiğini sandığınız her şey mutlu
etmiyor!
Ancak, günlük hayatta insanı sinirlendiren, geren,
mutsuz eden ufak tefek olaylar, hayatın genelinde mutluluk
kaynağı olabilirmiş!
Sürekli şikayet ettiğiniz stresli işiniz,
hayatınızın en önemli rengi olabilir örneğin.

Psikologların bu konuyla ilgili edindiği farklı bir
bulgu da: 'Sonların gücü'!

Sözgelimi, sizi çok mutlu eden bir ilişki, son bir
haftasında berbat kavgalar ve gözyaşı dolu bir
ayrılıkla sonlanıyorsa, bütün hayatınız boyunca o
ilişkiyi kötü hatırlıyorsunuz!

Bu konu, kolonoskopi yaptıran bir grup insan üzerindetest edilmiş.
Biliyorsunuz kolonoskopi, bağırsaklarla ilgili rahatsız
edici, biraz acılı bir muayene metodu.
Bir grup hastaya standard kolonoskopi yapılmış.
Diğer grupta ise kolonoskopi aleti, muayeneden sonra 60
saniye hareketsiz bırakılmış.
Hastalara acı veren bölüm aletin hareketleri olduğu
için, uygulama 60 saniye daha uzun sürdüğü halde,
muayenenin sonu 60 saniyelik acısız bir zaman dilimiyle
bittiği için, ikinci gruptaki hastalar, uygulamayı, ilk
gruba göre daha az rahatsız edici bulmuşlar!
Peki, herkes mutlu olabilir mi?
1996'da yapılan bir araştırmaya göre, bir insanın
hayatından memnun olması, yüzde 50 oranında genetik
yapısına bağlı!
Genler neşeli, rahat bir kişilik yapısını, streslebaşa çıkma kapasitesini, depresyon ve endişeye meyili
yönlendiriyor!
Eğer bir insan genetik olarak mutluluğa meyilliyse,
başına berbat şeyler de gelse, hatta kaza sonucu bir
uzvunu bile kaybetse, zaman içinde, eski mutluluk
seviyesine ya da ona yakın bir noktaya dönebiliyor!



Çalış, Şükret Senin de Olsun


Bütün psikologların üzerinde fikir birliğine
vardıkları üç mutluluk formülü var:

Şükretmek, iyilik yapmak ve yaptığın işi sevip daha
çok konsantre olmak!

Şükretmek, hayattan duyduğun memnuniyeti ifade etmek,
hatta bunu düzenli olarak yazmak ve söylemek, sadece
insanın keyfini yerine getirmekle kalmıyor; Kalifornia
Üniversitesi'nin araştırmasına göre fiziksel
sağlığı düzeltiyor, enerji seviyelerini yükseltiyor,
acı ve yorgunluğu azaltıyor!
İyilik yapmak, sözgelimi düzenli olarak bir huzurevini
ziyaret etmek, bir komşuya yardım etmek, babaanneye mektup
yazmak, mutluluk derecesini ani ve dramatik biçimde
artırıyor!

Ne para, ne aşk, ne güneş, ne gençlik.

Yaptığınız işi sevip, o işe bütün
konsantrasyonunuzu ve enerjinizi severek vermek de,
mutluluğun formüllerinden biri.
Marangoz olsanız da, doktor olsanız da böyle.
O kadar araştırma, kolonoskopide ekstra 60 saniyeye
katlanan denekler (!), yazışmalar, toplantılar,
istatistikler...

Psikologlar yine bize ana okulunda öğretilenlerle kutsal
kitaplarda yazılanları bulmuşlar:
Mutlu olmak için çalış, iyilik yap, şükret!

Pazar, Ocak 11, 2009

her sekilde keyifler 10 numara olabilir


ya abi simdi
yatakta oturuyo ne olduğunu farketmeden çökmüş bir şekilde dusunuyodum
etrafımdakileri de mutsuz ediyorum kendimi de bazen, karamsar olmaya izin veriyorum kendime

sonra dedim ki ne gerek var
kendimi iyi hissedebilirim
mutlu hissdebilirim mesela?

Hersey cok guzel olucak diyebilirim kendi kendime!
(olamaz mı?)

olumsuz dusunceleri durdurarak olumlularla bir baslangic yapabilirim dedim...Hic birseyin iyi olmasini beklemeden hemen simdi bunu yapabilirim!

Ve benim bi ozgurlugum varsa o da beni kimsenin bunu dusunmekten alikoyamayacak olmasidir.

Sonucta keyifli olmayi herhangi birsonuca baglamadigim surece

her sekilde keyifler 10 numara olabilir

ne dersin :D ?

Cumartesi, Ocak 03, 2009

Al Capone

Cocukken her aksam tanriya bana bir bisiklet vermesi icin dua ederdim.
Birgun Tanrinin calisma tarzinin bu olmadigini anladim.
Birgun gittim kendime yeni bir bisiklet caldim ve her aksam yatmadan tanriya
gunahlarimi affetmesi icin dua ettim.
Al Capone
1899-1947



Pazar, Kasım 25, 2007

İnandığın Şeyden Asla Vazgeçme


Bi bakın..

Olduğunuz yerden geriye ve yıllarca geriye... Kimler eğlendi, içti-sıçtı, hırslandı, fethetti, üzüldü, kaybetti, kazandı... Bu dünyadan sayısız insan geçti, sizin hislerinizle... yalnızlıklarınızla... zevkleriniz ve sıkıntılarınızla... hem de aynılarıyla...

Yaptığımız şeyleri acaba biz istediğimiz için mi yoksa birşeyleri devam ettirmek için mi, oyunu bozma şansımız olmadığını kabul ederek mi, ailesinin annesinin küçük oğlu kızı olmaya devam etmek için mi yapıyoruz-sürdürüyoruz!

Bazen öyle olur ki içinizdeki çok çok küçük bir sıkıntı, boğmayı tüm çabalara rağmen başaramadığınız küçük bir ürpertiyi hissedersiniz... Tam midenizin olduğu yerde... İşte o boğamadığınız küçük çocuk... İşte o sizsiniz

Şeytanın Fısıldadıkları Bölüm 2


Hayatın Yaşları
*”Kadınlar” dediğiniz an çocukluk bitmiş , gençlik başlamıştır
“Başarı” dediğiniz an gençlik bitmiş orta yaşlar başlamıştır.
“Zaman” dediğiniz an orta yaşlar bitmiş, yaşlılık başlamıştır.

*Gökdelenin tepesinden atlayan adama orta katların önünden geçerken sormuşlar: “Nasıl gidiyor?”
“Şimdilik iyi vallahi” demiş
Çok çalıştığımız orta yaşlarımız işte böyle geçer

Zaman ve Mutluluk

*İyimser ile kötümser arasındaki yegane fark vade farkıdır. Yoksa uzun vadede herkes iyimserdir.


Ölüm

*Kimse eşit doğmaz
Ama herkes eşit ölür
İşte onun için
Ölüm acı bir son değildir
Hayatımızın yegane adil başlangıcı ve biricik fırsat eşitliğidir

*Tanrı doğanları hayat; ölenleri ise cennet vaadi ile kandırıyor vallahi.
*Yaşarken ölümden korkma hakkımız var. Ama doğarken yaşamdan korkma hakkımız yok.
Haksızlık bu

*Doğarken kimse eşit doğmaz
Ölürken ise herkes eşit ölür.
Evliyalar, azizler ve peygamberler hariç. Onlar biraz daha iyi ölüyorlar (galiba)

*iyi doğmak, iyi yaşamak, iyi ölmek
Beyzadeler iyi doğarlar
Evliyalar ve azizler iyi ölürler
Hazperestler ve sanatçılarmı?
Onlar iyi yaşarlar

Emre Yılmaz"Şeytanın Fısıldadıkları"

Etiketler: , , , , , , ,

Pazar, Ocak 07, 2007

Hayatımızın Amacı Para Kazanmak mı?



Çevremdeki insanlarla her konuştuğumda mutlaka şu şekilde serzenişler duyuyorum. Ah bir parayı bulsam neler yapacağım. Ah bir şöyle kariyer yapsam ne süper olur. Çok iyi para kazanırım. Şu şirkete bir girsem 2 sene de terfi eder iyi para kazanırım vs. vs.
Şimdi kafamı önüme koyduğumda belki hiçbir zaman bu kadar çok para istemedim ama zamanında ben de hangi sebeple olduğunu bilmeden param olsun istemiştim.
Ama inanın dostlarım ev, araba, statü için değil di benim isteğim. Sebebini bilmeden istiyordum.
Oysa şimdi kafamı önüme koyduğumda bakıyorum da hayat ne anlamsız ve bir oyunun tekrarı gibi geliyor. Oyun dünyasında bir senaryonun oyuncusu olarak hayatıma devam ediyormuşum da haberim yok.
Ne için istemişim ki çok param olmasını ? Sonra bir gün kendi idealimi ortaya koydum. Daha doğrusu bu hayatta ne yaparsam daha iyi ve hayırlı bir kul olurum. Belki de onu anladım. Adeta bilinçaltına attığım kendi idealimi. Ben ne istiyordum ve gelecekten ne bekliyordum ? Ve yaklaşık 1 yıldır bu sorunun cevabını biliyorum. Bunu bir ben biliyorum, bir de Allah. Bir de birkaç yakın dostum..O kadar..Şimdi bir gün imkanım olduğunda Allah inşallah yapmak istediklerimi yapmamı nasip eder de bende bu dünyadaki görevimi en iyi şekilde başarmış olurum.
Belki yıllarca kendi amacımın ne olduğunu bilmeden yaşadım ama bu bana bu dünyaya neden geldiği mi ve gerçek amacımın ne olduğunu sorgulamamı sağladı. Şimdi soru şu ? Sizin amacınız ne ? Para kazanmak mı sadece ? Peki o parayla ne yapacaksınız ? Sevgili dostlarım.
Bir an için gözlerinizi kapatın ve dünya üzerindeki tüm paraların sizin olduğunu düşünün. Ve 90 yaşında olduğunuzu da...Şimdi o parayla ne yapacaksınız ? Gözlerinizi kapatın ve sadece düşünün...
Psik. Dan. Selçuk Arıcıİnsan Kaynakları Uzmanıselcuk@diyalog.com

Salı, Aralık 12, 2006

Şeytanın Fısıldadıkları



Zaman Hırsızları

*Eskiden sadece çalışırken zamanımızı çalanlar, artık boş zamanımız için de rekabet halindeler.
Sinemaya mı gitsek, diskoya mı?
Yoksa ucuz bir turla İtalya’ya mı?

*Sırtını bir ağaca dayayıp yüzünü güneşe çevirmek Kapitalizme baş kaldırmaktır.

*Ne yapsak çalışanların dünyasından ayrılamayız artık. Dinlenirken ve eğlenirken bizler tüketiyoruz başkaları çalışıyor ve üretiyorlar

*Hayatın anlamı nedir diye….
Doğuya gittim – Eziyettir; Selametin için çalış dediler.
Batıya gittim – Çalışmaktır; Selametin için çek dediler.


Peki en büyük öğretmenler ne diyorlar?

Doğa ne diyor önce?
Acıdan kaç

İksirler ne diyor?
Hazza koş

Müzik ne diyor?
İşte haz

Aşk ne diyor?
Gel.

Verimlilik ve İlerleme

*Avcı ve toplayıcı obalar günde iki saat çalışarak hayatta kalırlar. Biz post-modernler ise günde on saat çalışarak iki yakamızı ancak ucu ucuna getirebiliyoruz.

*Kapitalist işadamları ve onların köle ruhlu profesörleri, boş zamanınızı işten arta kalan zamanınız olarak hesaplarlar.

*Mutsuzluğunuzu azaltırsa bu bir ilaçtır.
Mutluluğunuzu arttırırsa uyuşturucu

*”Din kitlelerin uyuşturucusudur” derdi geçen yüzyılın bir büyük bilgesi.
Bu geçti. Gelen yüzyılda uyuşturucular kitlelerin dini olacak

*Aylaklık; düşünmek, duymak ve yaşamak için bağdaş kurmaktır. Çalışmak ise bir gün bağdaş kurabilmek için boşu boşuna koşuşturmaktır.

* Bilinenler ve bilinmeyenlerin toplamının bilinemezlerden az olduğuna ve hep olacağına inanıyorsanız siz tanrıya inanıyorsunuz ; bilinemezlere eşit olduğuna inanıyorsanız siz bilime inanıyorsunuz.

Ya eşit olduklarını biliyorsan? O zaman siz tanrısınız.

*”Küçük , bedensel ve geçici hazları küçümseyerek Ruhsal, Büyük ve ilahi hazları arayan keşişlere , dervişlere , Hint’ten ve Rum’ dan ermişlere, Sufilere ,bilgelere sakın kanmayın” diye fısıldadı şeytan
Hazzı hep göklerde arayanlar yeryüzünde bulamayan kabızlardır. Bu arif ,aşık ve cümle evliya takımı işte böyledir. Kendi kabızlık ve kasvetlerine gizemli mazeretler ararlar aslında.

*Tahrik, edildikçe daha çok üstümüze varan bir beladır. Elde edilince de bütün büyüsü kaybolan bir zilli.

*Tahriklerden asla yüzüm kızarmaz ; tahrik olmamak utandırır beni.

*Tahriklerden kaçarsam yorgun düşeceğim; reddedersem pişman olacağım; dayanmaya çalışırsam yenileceğim. Ama ya tahrik olmazsam işte o zaman suçluyum.

*Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi sende başkalarına yapma.
Bu can sıkıntısından patlayan hımhımların ahlakıdır.
Sana yapılmasını istediklerini sende başkalarına yap.
Bu hazperestlerin, fırlamaların ve piçlerin ahlakıdır.

*Yaşamak… bir akıntıya kaptırmaktır.
Düşünmek ise akıntılara kafa tutmaktır.
Halat, çapa, kürek, motor, yelken,
Allah ne verdiyse artık

*Dans neşenin dile gelmesidir…

*Bu kadar aklı başında bir dünyada yaşayanlar için tek kurtuluş delirmek olmalı.

*Talihin pezevengi fırsattır
Onunla düzüşmek istiyorsanız önce fırsatı görmelisiniz

Kendini Tanı
*Kendimi bilmek ruhumu sıkıyor.
Kendini bilenler ise canımı.

*Kendini bilmek kendini hapsetmektir, ileri safhalarda tanrının işine karışmaktır; hatta şirk tir.

Kendin Olmak

* “Arayış içindeyim”
“Hangi arayış” diye haykırdı büyük yeni çağ yorumcusu. “gerçek bir arayışa çıkan bulmuştur bile!”
“insanın hayatta bulup bulacağı yegane doğru, hemen yolun başında bulunandır.”
“o zaman herkes bulmuştur.”
“hayır, çoğunuzun ömrü arayışa nereden başlayacağınızı aramakla geçer. Bu yolun başında dolanıp durmaktır, yola çıkmak değil.”

“yola çıkıldığı an bulunur mu?”
“hemen o an ve o saat”
“nedir o bulunan?”
“Ananın …!”
Diye güldü ve devam etti
“Arayış içindesin oğlum ama bil ki kendilerini arayanlar iyi bir sevgili olamazlar. Seni arayanları sen de aramaya başlamışsan Büyük bir aşka hazırsın.
“Peki bu büyük bir aşka hazır adamlar kendilerini bulmuş adamlar mıdır?”
“Hayır kendilerini bulmak için en iyi yolun seni aramak olduğunu bulmuş adamlardır.

*Mutluluk üstüne düşünmek hele mutluluk için çabalamak kimseyi mutlu etmez.
Mutluluk her şeyden önce mutluluğu unutmaktır.

*Bu aralar mutluluğa hiç ihtiyacım olmadığı için galiba çok mutluyum.

*Yunancada mutluluk (eudamonia) sözünün içinde Şeytan (daimon) gizlidir. Bu bir tesadüf mü. Yoksa bu olağanüstü adamların bilgeliklerinin yeni bir zirvesimi? Eski yunanlılar için şeytan bize doğru yolu gösteren iç sesimize verdiğimiz isimdir. Bu demektir ki, Yunanca mutlu olmak istiyorsanız Şeytan’ı işin içine karıştırmalısınız

*Gavur dillerinde Şeytanın bir başka adı ise Lucifer’dir yani “Işık tutan” Bu gavurlar da bazen ne çok şey biliyorlar yahu.

*Kimse yalnızlığı sevmez. Neden?
Çünkü kendisi tanıdığı en can sıkıcı insandır.

*Yaşamın karşıt anlamı ölüm değildir.
Can sıkıntısıdır, dedim bir gün
O günden beri de canım çok sıkılıyor nedense

Tekrar Mutluluk Üzerine

*Aşırı mutlu olmamaktır mutlulukların en huzurlusu

*aşırı bir mutlulukta huzursuzluk vardır nedense. (Kaybedecek bir şeyler var çünkü)
Aşırı kederde ise huzur. (kaybedecek nasıl olsa bir şey kalmadı.)

Tiflis (Tbilisi)

Bu guzel şehir dogu avrupayla Rusyanin karisimini vize sunuyor. Tertemiz sokaklari, eski restore edilmis evleri, modern cafeleri, bakimli ...